Alaeddin Köşkü-Konya

Konya’nın ortasında yükselen ve Alaeddin Tepesi denilen höyüğü çeviren Selçuklu devri surlarının bir burcu üzerine oturtulmuş Köşk. Etrafında ve surların iç tarafında Alaeddin Camiine doğru Selçuklu sarayının diğer binaları ve bahçelerinin yer aldığı muhakkak. Köşk bu sarayın cihannüması durumunda imiş. Yapı, 1835’te Texier’nin çizdiği resimden anlaşıldığına göre, daha o vakit de harabe halinde olmakla beraber bütünlüğünü ve tezyinatını koruyordu. 1907 yılında köşk ve altındaki burcun büyük kısmı yıktırılmış, kalıntının bir bölümü de zamanla yok olmuştur. 1961 yılında burada evvelce yapı olduğunu gösteren şekilsiz, kerpiç bir iç dolgu betondan bir sundurma ile örtülerek korunmaya alınmıştır.
1648’de Konya’ya gelen Evliya Çelebi, İzzeddin Kılıçarslan’ın 1174’te Konya Kalesini yaptırdığını ve bu arada Eyvan ı Kisra’yı andıran kemerli büyük bir köşk ve divanhane inşa ettirdiğini bildirmektedir. Ancak yine Evliya Çelebi’nin ifadesine göre, zelzeleden yıkılan bu köşkü Alaeddin Keykubad tamir ettirmiş ve böylece buraya sultan Alaeddin ‘in adı verilmiştir. Selçuklulardan sonra Karamanoğulları tarafından da kullanılan köşk, XVII. Yüzyıla kadar Osmanlı Beylerbeyilerine ikametgah olmuş, fakat bu yüzyıl içinde terkedilmiştir. Çevresinde bulunan taşların alınmaması için 1673’te bir ferman çıkmıştır. Texier, XIX.yüzyıl başlarında da köşkün harap halde olduğunu yazmaktadır. Birçok süsleme unsurları ile yüzyılın başlarında hala ayakta duran bu çok değerli Türk sanat ve tarih anıtı, ne yazık ki bakımsızlıktan kısmen çökmüş, sonra da 1905-1908 yıları arasında yapılan itirazlara rağmen Konya valisi Cevad Bey’in emri ile yıktırılmıştır.
Konya surlarının pek çk yerinde olduğu gibi, köşkün kaidesini teşkil eden kesme taş kaplı burcun alt tarafında iki niş içine yerleştirilmiş oturur vaziyette birer aslan heykeli vardı. Bunlardan biri 1908’de İstanbul’a müzeye getirildi. Kare burcun üst tarafında her cephede dışarı taşkın üçer konsol bulunuyordu. Mukarnaslarla süslenen bu konsolların aralarında çini ile yapılmış geometrik süsleme vardı. Bu konsollar burcun üstündeki ve tek mekandan ibaret köşkün evvelce etrafını çeviren bir balkonu taşıyordu. Kare planlı köşk ise şehre bakan tarafta sivri kemerli geniş bir açıklıkla bu balkona geçiş sağlıyor, yan cephelerde ikişer pencere bulunuyordu. Cami tarafındaki cephe evvelce yıkıldığından, ne biçimde olduğunu tam olarak anlamak mümkün değildir. Herhalde köşke esas saraydan geçişi sağlayan bir bağlantı mekanı ile belki de bir merdivenin bulunduğu düşünülebilir. Köşkün şehre bakan cephesinde üstte yine iki konsol vardı. Bunlar balkonu da örten geniş ahşap bir saçağı taşıyordu. Anlaşıldığına göre yapının üstü piramit biçiminde ahşap bir çatı ile örtülü idi.
Köşkün dış ve iç duvarları çini ve alçı bezemelerle kaplanmıştı. Balkona açılan sivri kemeri çerçeveleyen bir yazı şeridinde , lacivert üzerine beyaz kabartma harflerle Kılıçarslan adına kitabe uzanıyordu.Sivri kemerle yazı arasındaki üçgenleri sekizgen ve yıldız biçiminde çiniler süslüyordu. Bunların sekizgen şeklinde olanlarında insan tasvirleri vardı. Nitekim bir tanesinde bir süvari görülmektedir. İçeriye ait çiniler ise genellikle yıldız biçiminde olup, bunlarda minai tekniğinde işlenmiş bağdaş kurmuş halde karşılıklı oturan , çalgı çalan insanlar veya kanatlı aslan tasvirleri yer alıyordu. Bu çinilerden bir kısmı Almanya, Fransa İsveç ve Amerika’daki müze ve kolleksiyonlara gitmiştir.Çini satıhları etrafında şerit halinde dolaşan alçı kabartmalarda ise çeşitli süs motiflerinden ve zencereklerden başka, koşuşan av hayvanları ile onları kovalayan av köpekleri, at üstünde ejderlerle çarpışan kahramanlar, çeşitli hayvanlar ve kuşlar vardı. Bu süslemelerden bazı parçalar bugün Berlin, Paris ve İstanbul’daki müzelerdedir. Texier’nin çizdiği bir resim bütün mukarnasların içlerinin bile renkli alçı süslemelerle dolu olduklarını göstermektedir. Konya’dan Berlin’e götürülen çok ufak ve üzerinde renkli motifler bulunan bir tahta parçası da büyük bir ihtimalle bu köşkün ahşap aksamına aittir. 1941’de yapılan bir kazıda bulunan çiniler ise şimdi Konya müzesindedir.

Hiç yorum yok: