Fotoğraflar
Darüşşifa’nın yakınlarında inşa edilmiş olan medrese, kitabesine göre 1271 yılında Muzaferüddin Burucirdi tarafından yaptırılmıştır. Tarihi hüviyeti hakkında fazla bir şey bilinmeyen banisinin İran’da Hemedan yakınındaki Burucird’den geldiği kabul edilmektedir.
Medrese uzun süre bakımsız kaldıktan sonra çok harap ve yarı yıkık bir duruma girmişken Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore ettirilerek kurtarılmış, etrafı da temizlenmiştir.
Buruciye Medresesi, klasik Orta Asya Türk medreseleri şemasına uygun, ortasında üstü açık avlusu olan dört eyvanlı bir yapıdır. Yakınında iki büyük medrese daha bulunduğuna göre, inşa edildiği yer, vaktiyle Sivas’ın kültür merkezi olmalıdır. Muntazam kesme taş kaplamalı olarak büyük eyvan ve yanlarında birer asma katın yer aldığı yapının tamamen yıkılmış olan bu asma katı, son tamirde yeni baştan yapılmıştır. Buruciye Medresesi’nin ana cephesi, nispetlerindeki ahenk ile sade, dengeli düzenlemesi, taş süslemesindeki ölçü bakımından üstün bir estetik anlayışa işaret eder. Masif ve kapalı bir kitle teşkil eden cephe, köşelerdeki yuvarlak çıkmalar, taçkapıyı çevreleyen süslemeler, türbe ve mescidin mukarnaslı çerçeveli pencereleri ve nihayet cephenin bütününü sınırlayan yazı şeritli saçak silmesiyle ustalıklı biçimde hareketlendirilmiştir. Medresenin cephesinde çok zengin bezemeli bir taç kapısı vardır. Kitabesi esas kapı açıklığının yay kemerinin üstünde bulunmaktadır. Mukarnaslı kavsaranın iki yanı ve kapının bütününü çevreleyen şeritler zengin biçimde geometrik ve nebati motifler işlemek suretiyle doldurulmuştur. Çok muntazam ve tam simetrik kareye yakın bir plana sahip olan Buruciye Medresesinin kubbe ile örtülü giriş eyvanı o dönem mimarisinde teamüle aykırı bir yeniliktir.
Girişin sağında dışarıya açılan pencereden ışık alan kubbeli kısımda mihrap bulunduğundan buranın mescid olduğu anlaşılır. Soldaki aynı ölçülerde kare planlı ve kubbeli diğer mekan ise kurucunun türbesidir. Bu türbe içinin aslında zengin bir çini kaplamaya sahip olduğu kalanlardan anlaşılmaktadır. Hatta buradaki iki sandukanın da evvelce çini kaplı olduğu bilinmektedir. Bugün ise çini süsleme sadece türbe duvarlarının üst kısımlarında ve kubbede görülmektedir.
Duvarlardaki altıgen biçimli çinilerden sadece kalıntılar vardır. Duvarların en yukarı kenarında çepeçevre dolaşan çiniden bir yazı kuşağında medresenin kurucusu Muzaffer bin İbadullah el Mufaddal el Burucirdi’nin yakarışı yer alır.
“Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla. Allahım!..Beni sana yaklaştıracak bir amelim, onunla sana yol bulacağım bir sevabım yok. İhtiyacım, yalnızlığım, yokluğum, perişanlığım çok arttı. Garipliğime merhamet et. Bu çukurumda bana yoldaş ol. Ancak sana sığındım, sana güvendim. Cömertlerin cömerti ve merhamet edicilerin en merhametlisi sensin.”
Avlunun sadece iki yanında revaklar vardır. Bunların ortadaki eyvanların önünde daha geniş olan sivri kemerleri sütunlara oturmaktadır. Sütunların başlıklarının bazıları korit tipi olduklarına ve hatta bir kaçında Bizans monogramları görüldüğüne göre bunlar ve yontulmuş olanları devşirme olmalıdır. Bu da medreseyi yapan ve büyük ustalıkla süsleyen adı meçhul ustanın başlık yapmaktan aciz olamayacağına göre bir sanatsever olarak başlıkları koruma gayesiyle burada tekrar kullandığını gösterir. Girişin iç cephesi gibi karşısındaki ana eyvan cephesi önlerine de revak yapılmamıştır. Ana eyvanın da dışarıdaki taçkapı gibi taş üzerine zengin süslemeli olduğu düşünülecek olursa bu eksikliğin sebebi kolayca anlaşılır. Büyük eyvan bir yazı kuşağı ile çerçevelenmiş, bu bordür ile eyvanın sivri kemeri arasında kalan yüzeyler geometrik geçmeler ve bol sayıda kabaralarla süslenmiştir.
Çok dar olan revakların gerisindeki hücreler beşik tonozla örtülmüştür. Giriş tarafındaki hücrelerin köşelerinin iki yanında da yukarıya dama çıkışı sağlayan merdivenler bulunur. Hücrelerin avluya ve çok muntazam biçimde her revak aralığına yerleştirilecek surette açılmış birer kapıları olmakla beraber pencereleri yoktur. Avlu tarafında sadece sekiz hücrenin varlığı görülür.
Herhalde yazlık dersane olarak kullanılan ana eyvanın iki yanındaki tonozlu dar hacimlerden birer merdiven yukarıya çıkışı sağlar. Bu dehlizler ise sağda ve solda geniş birer kemerle kubbeli birer mekanla bağlantılıdırlar. Merdiven dehlizlerinin altta ve üstte pencereleri bulunan birer üst katları vardır. Bu tonozlu asma katların ne işe yaradığı bilinmediği gibi kütüphane olabilecekleri yolundaki tahmin de dayanaksız bir görüşten ibarettir.
Sivas’taki Buruciye Medresesi, Anadolu’da Selçuklu Döneminde yapılan benzeri yapıların arasında taş süslemesindeki ölçülülük ve mimarisindeki açıklık bakımından önemli yer tutar. Bu eseri meydana getiren ustanın hassas bir estetik anlayışa sahip olduğu fark edilmektedir. Çizgilerdeki ahenk, simetrinin hiçbir unsuru feda etmeksizin uygulanışı mimarın üstün kabiliyetinin delilleridir. İktidardaki kişiler dışında bir insanın böyle bir eser yaptırması Sivas’ın Selçuklular döneminde eriştiği medeni seviyenin işaretidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder