Darüşşifa-Sivas



Fotoğraflar
Taçkapısı üzerindeki kitabesinden Şifahanenin 1217 yılında Selçuklu Sultanı 1.İzzeddin Keykavus tarafından yaptırıldığını öğreniyoruz. Aynı kitabeden anlaşıldığına göre, Allah’ın rızasını kazanmak için Selçuklu Sultanı Keyhusrev oğlu Keykavus tarafından bu hastanenin yapımı için emir verilmiştir.
Anadolu’daki Selçuklu hastanelerinin en büyük boyutlusudur olan şifahanenin taçkapısı cepheden öne taşkın durumdadır. Kapı kavsarası dokuz sıralı olup yan yüzler geometrik ve yıldız motifleri ile işlenmiştir. Bu motifler, ışık gölge tesirleri yaratacak görünümdedir. Kapı kemeri köşeliklerinde simetrik iki hayvan figürü görünmektedir. Tahrip olmuş bu hayvanlardan sağdakinin kuvveti sembolize eden bir arslan, soldakinin sıhhati sembolize eden boğa figürü olduğu kaynaklarda belirtilmektedir. 1768 yıllarında çıkarılan bir fermanla medreseye çevrilmiş, I.Dünya Savaşı esnasında levazım ambarı olarak kullanılmıştır.
Genç yaşta hastalanan İzzeddin Keykavus vasiyeti üzerine çok sevdiği Sivas’a ve yaptırdığı Şifaiye’deki türbeye getirilerek 1220 yılında defnedilmiştir. I.İzzeddin Keykavus bilgin, iyi huylu, şair, bir insandı. Genç yaşta hastalanması sebebiyle tıbba ve hekimlere çok önem vermiştir. Hocası Mecdüddin İshak, halası Gevher Nesibe, karısı Mengücekli Behramşah’ın kızı Selçuk Hatun’dur
Yapıda taşa işlenmiş diğer süslemeleri de, ana eyvanın sivri kemerini dolanan bitkisel dekorlu bordür ve eyvan köşelerini yumuşatan köşe sütunceleri ile bu büyük açıklığı iki yanda çerçeveleyen geometrik geçme dekorlu geniş bordürde ve gene ana eyvanın yanındaki mekanların avluya açılan pencerelerinin sivri kemerlerini çeviren geometrik geçme dekorlu bordürlerinde buluruz.
Darüşşifa uzun ekseni doğu batı yönünde olmak üzere planlanmıştır. Planın esasını açık avlu etrafını çeviren revak sistemi ve üç yönde yeralan birer eyvan meydana getirmektedir Dikdörtgen diyebileceğimiz avlunun etrafını üç yönde revak sırası çevirir.Taş kaplamalı masif payelerin arasındaki kemer açıklıkları kuzey ve güney revaklarının orta açıklıklarında diğerlerinden daha geniş tutulmuştur. Bu açıklıklar revağa açılan karşılıklı iki eyvan mekanını belirleyen bir özellik olarak görülmektedir. Bu eyvanlardan güneydeki bir kapı ve iki pencere ile açılan bölme duvarı ile müstakil türbe mekanı haline getirilerek üzeri yüksek ongen kasnaklı bir kubbe ve dıştan bir külahla örtülmüştür. Kuzeydeki eyvan ise kuzey duvarındaki simetrik iki açıklıkla bugün mevcut olmayan birimlerle.ilişkiyi sağlamaktaydı. Yapının en önemli hacmi ise bir kemerle doğrudan avluya açılan ana eyvandır. Doğu duvarında bir niş ve iki tarafta sonradan örülmüş pencereler bulunur.
Yapının planında ilginç bir durum ise ana eyvanın kuzey ve güneyinde avlunun iki yanındaki revakların devam etmesidir.Bu hacimler ana eyvan derinliğince iki tarafta devam eden ikişer mekanın açıldığı sahnlar olup doğu duvarlarında açılmış birer mazgal pencere ile aydınlanırlar. Güney revakı , yapının güney batı köşesindeki mekanlar için gene bir dikdörtgen sahn oluşturur. Bu sahına taçkapının sağında yer alan iki mekan da açılır. Yapının kuzey revakı için, kuzey batı köşe mekanlarına aynı hizmeti verdiği söylenemese de batı ve doğuda birer tonozlu geçidin bu kuzey revakına bugün mevcut yapıya bağlı olan birimlerin sıralandığı koridorla bağlantıyı sağladığı anlaşılmaktadır. Mevcut olmayan ve yapılan kazılar sonucu temel seviyesinde planı çıkarılan kuzey kanadın, mevcut mekanların gerisindeki mekan sırası arkasında uzun bir koridor ile bu koridora bir sıra halinde açılan dokuz odadan ibaret olduğu yayınlanan restitüsyon planından anlaşılmaktadır.
Türbe
Taş süsleme yanında en iyi şekilde türbede ifadesini bulan, çini sanatının şaheseri olan, çini ve tuğla süslemeler türbenin ongen kasnağında yer almıştır. Türbe cephesinde tamamen tuğla ve firuze, mor renkte çinilerle kompozisyonlar meydana getirilmiştir.Cephe kufi yazı dekorlarıyla bezenmiştir. Alınlık altında bir dikdörtgen yazı frizi koyu mavi renkte ve çiçekli bir zemin üzerine beyaz kabartma harflerle nesih yazı olarak yer alır. Bu yazı türbe tarihini verir. Bunun altında türbe yüzeyi dikine üç dikdörtgene bölünerek ortada kapı, yanlarda ise birer pencere açılmıştır. Kapı üzerindeki kemerin dış yüzünde nesih yazıyla Farsça şiir, kapının tam üzerinde ise alçı zemin üzerine örgülü kufi yazı yer alır. Pencereli bölümlerin kemer üstlerindeki kufi kitabede ‘Rahman’ suresi, sağ pencere altında yer alan panoda usta adı verilmiştir.
Türbe mekanında sıraltı tekniğinde yapılmış dekorlu çini levhalarla kaplı lahitlerden sonra en önemli süsleme gene şahane taş işçiliği ile gerçekleştirilmiş olan türbe mihrabında görülür.
Değerlendirme
Eserin insanı sevkettiği düşünceler ve hissettirdiği duygular, Selçuklu mimarisinin karakterine uygundur. Taş tezyinatın motifleri, görünüşlerinin ardındaki bir düşünceyi; devamlılığı, sonsuzluğu, zorunluluğu çağrıştırır.Üstün bir iradenin karşısında tevekkül vardır. Ancak bu tevekkül körü körüne, eli bağlı olan bir tevekkül değildir. Her defa yeniden kazanılan bir tanıyış, bir idrak ediştir. Motif bütünlüğündeki dinamizm, bu iç kuvvet şahsi iradenin ilahi iradeye tabi olmasını gerekli kılar. Bu kadere bağlılk dünyayı inkar etmez, hayatın tasdik edildiği bir bağlılıktır. Maddi şifanın şart kıldığı manevi şifayı vaadeden, emniyet telkin eden, kadere tevekkül, ruha sükun ifadelerini taşıyan bir kompozisyondur.; canlı, dinamik, hareketli, pırıltılı. Ve bu kompozisyon ögeleriyle, varlığın binbir şekildeki görünüşünün sembolünden başka bir şey değildir. Seçilen renk türbenin form ve muhtevasına, eserin banisi Keykavus’un kıtası kadar uygundur. Tezyinat, ölüm zorunluluğunun manası ile derinleşir, zenginleşir.

Hiç yorum yok: