Anadolu’da Selçuklu Dönemi İdare Sisteminin Mekânsal Örgütlenmeler

Anadolu’da Selçuklu Dönemi İdare Sisteminin

Mekânsal Örgütlenmeleri: Selçuklu İdarî Birim

Organizasyonları (ve Evrimi)

Dr. Koray ÖZCAN*

Özet: Bu araştırma, Türklerin Anadolu yerleşim zincirine katıldığı Selçuklu

egemenlik döneminde, Anadolu coğrafyasında örgütlenen Selçuklu

dönemi idare sisteminin mekânsal-işlevsel unsuru olarak Selçuklu

idarî birim organizasyonlarını tanımlamayı amaçlamaktadır.

Araştırmanın varsayımı, Selçuklu idare sisteminin mekânsal örgütlenmeleri

olarak, idarî birim organizasyonlarının tarihsel kökenlerinin Orta

Asya ve İran Türk-İslâm devlet gelenekleri ile Anadolu’da devralınan

Bizans idare coğrafyası mirasına dayandığı ve Anadolu’nun coğrafi koşulları

ile dönemin askeri-siyasal-yönetsel içsel-dışsal dinamikleri kapsamında

biçimlendiğidir.

Araştırmada Selçuklu idare sisteminin mekânsal bileşenleri olarak idarî

birimlerin belirlenmesinde, vakâyinâme, menâkıb-nâme, vakfiye, temlik-

nâme, ahid-nâme gibi özgün tarihi kayıtların irdelenmesi ve elde

edilen bulguların haritalar üzerine aktarılmasına dayanan bir metodoloji

izlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Anadolu, Selçuklu dönemi, idare sistemi, idarî

birim organizasyonları.

1. Giriş

Bu araştırma, Türklerin Anadolu yerleşim zincirine katıldığı Selçuklu egemenlik

döneminde, Anadolu coğrafyasında örgütlenen Selçuklu dönemi idare

sisteminin mekânsal-işlevsel unsuru olarak Selçuklu idarî birim organizasyonlarını

tanımlamayı amaçlamaktadır.

Anadolu Selçuklu kent kültür ve medeniyeti üzerine yapılmış araştırmalar

değerlendirilirse; Selçukluların savunma sistemleri, üretim-dağıtım sistemleri,

dinsel örgütlenmeler ya da İslâmî alt felsefeler, kent ya da eyalet yönetimi/

yöneticileri ve kurumları ve toprak kullanımı ve idare sistemi gibi kent

kültür ve medeniyet kurumlarının, Orta Asya ya da İran Türk-İslâm Devletleri’nden

alınarak, Türklerin Anadolu’da karşılaştıkları ve karşılıklı sosyal, kül-

* Selçuk Üniversitesi Müh.-Mim. Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, Selçuklu /Konya

korayzcan@yahoo.com

bilig, Kış / 2006, sayı 36

202

türel, ekonomik ya da hukuksal ilişkiler kurdukları Bizans kültür ve medeniyetine

adapte ettikleri söylenebilir (Özcan 2005: 50-52).

Bu noktada, Anadolu’da Selçuklu dönemi Türk kültür ve medeniyetinin

tarihsel arka plânı üzerine bir değerlendirme yapılırsa, Türklerin; göçebe ve

yerleşik yaşama dair tüm kültürleri ile birlikte; IX. yüzyılda başlayan ve yaklaşık

iki yüzyıl süren Orta Asya’dan Anadolu’ya göç hareketi sürecinde, karşılaştıkları

birtakım farklı millet ve kültürlerle temasları neticesinde, Orta Asya

kent yaşamına ait kültürlerinin, Mavera-ün-nehir, Horasan ve Irak-ı Acem

yörelerinde yayılmış İran-İslâm kültürü ile sentezleyerek Anadolu’da karşılaştıkları

Yunan-Roma kültür ve medeniyetlerinin karşılıklı etkileşiminin ortak

ürünü olarak; İslâm dünyasında görülmeyen bir anlayışa sahip yeni ve özgün

bir idare sistemi kurdukları düşünülmektedir.

Dolayısıyla araştırmanın varsayımı, Selçuklu idare sisteminin mekânsal örgütlenmeleri

olarak tanımlanan idarî birim organizasyonlarının, Orta Asya

Türk ve İran Türk-İslâm coğrafyasından Anadolu’ya taşınan ya da aktarılan

devlet gelenekleri ile Anadolu’da devralınan Bizans idare coğrafyası mirası

üzerinde örgütlendiği ve Anadolu’nun özgün coğrafi koşullarının ve dönemin

askeri-siyasal-yönetsel içsel-dışsal dinamiklerinin Selçuklu idarî birimlerinin

mekânsal-işlevsel kurgusu üzerinde etkin olduğudur.

Araştırmanın zaman dizgisi, Selçuklu idare birim organizasyonlarının dönemin

askeri-siyasal koşulları ve sosyal-kültürel yapılanmaları gibi içsel ve dışşal

etkenlere dayalı olarak değişim-dönüşüm süreci kapsamında dört alt zaman

diliminde ele alınmıştır.

Araştırmada, vakâyinâme, menâkıb-nâme, vakfiye, temlik-nâme, ahid-nâme

gibi dönemin özgün tarihi kayıtlarının Selçuklu idarî birim organizasyonlarının

mekânsal-işlevsel niteliklerinin belirlenmesine dönük olarak irdelenmesi

ve elde edilen bulguların haritalar üzerine aktarılmasına dayanan bir metodoloji

izlenmiştir.

2. Tarihsel-Mekânsal Arka Plân

Burada araştırmanın varsayımlarına dönük olarak, Selçuklu dönemi idarî

birim organizasyonlarının tarihsel arka plânı açısından mekânsal-işlevsel

kurgusu üzerinde etkin olduğu öngörülen unsurlar olarak; Orta Asya Türk ve

İran Türk-İslâm devlet gelenekleri ile Anadolu’da Bizans idare coğrafyası ve

Anadolu’nun tarihi coğrafyasına ilişkin biri dizi açıklamalar yapılacaktır.

Bu çerçevede, Selçukluların Anadolu coğrafyasına taşıdıkları öngörülen Orta

Asya ve İran Türk-İslâm devlet gelenekleri mirası idarî birim organizasyonları

açısından irdelenirse, Hun Devleti dönemine tarihlenen ülke topraklarının

hanedan üyeleri arasında askeri nitelikli yirmi dört idarî birime ayrıldığına ya

da Uygur hanedanı döneminde Beş Şehirli Vilayet gibi idarî birimlerin varlıÖzcan,

Anadolu’da Selç. Dön. İdare Sist. Mekân. Örg.: Selç. İdarî Birim Organ. (ve Evrimi)

203

ğına ilişkin kayıtlar, Orta Asya Türk idarî birim organizasyonlarının erken

dönemlere dek uzandığını ortaya koymaktadır (Mori 1978: 221-222, Genç

1997: 25, Kaşgarlı Mahmud 1998-1999: I/111-113).

Bu kapsamda, Orta Asya ve İran Türk-İslâm coğrafyası idarî birim organizasyonlarının

mekânsal-işlevsel çerçevesi tanımlanırsa; ülke topraklarının her

biri Hakan soyundan gelen ilig veya beg ya da İslâmî dönemde melik adı

verilen prensler tarafından muhtar statüde ya da yerel yöneticilerden seçilen

öge veya su-başı ya da İslâmî dönemde vülât ya da vezir adı verilen umumî

valiler veya askeri nitelikli uc valileri tarafından doğrudan Hakanlara tâbi

olarak idare edilen idarî birimlere ayrıldığı anlaşılmaktadır (Le Strange tarihsiz:

113-130, Togan 1964: 21-64, Barthold 1975: 245-273, Ögel 1955: 339-

340, Ögel 2001: 63-64, Köymen 1964: 331-332, Donuk 1988:19-20, 54-

55, Sevim-Merçil 1995: 51).

Orta Asya ve İran Türk-İslâm egemenlik coğrafyası idarî birim organizasyonları

toprak kullanım politikaları kapsamında değerlendirilirse, ülke topraklarının

ülüş sistemi adı verilen Hakan soyundan gelen melikler arasında paylaştırılmasına

ve yarı-yerleşik ya da göçebe topluluklara İslâmî iktâ sistemi kapsamında,

özellikle uc olarak tanımlanan Hıristiyan devletlere komşu sınır

bölgelerinde, yaylak-kışlaklar verilmesi yoluyla yerleştirilmesine dayanan bir

idare sistemi örgütledikleri görülmektedir (Togan 1981: 210-212, Hüseynof

1981: 725-726, Cahen 1955-1956: 348-358, Köymen 1964: 331-332,

Uzunçarşılı 1998: 113-119, Köprülü 1931: 165-313, Ortaylı 2000:155-166,

Turan 1948: 549-571, Cahen 2001: 100-111, Ülken 1973: 1-62, Ateş 1982:

83-86, Doğan 1998: 64-72).

Anadolu’da Selçuklu egemenliği öncesinde örgütlenmiş Bizans idarî birim

organizasyonları irdelenirse, Bizans idare coğrafyasının Roma dönemi Anadolu

idarî birim organizasyonları mirası üzerinde, Anadolu topraklarından

vergi ve gerektiğinde asker toplanmasına dayalı olarak strategos askeri nitelikli

valiler tarafından yönetilen thema sistemi kapsamında örgütlendiği söylenebilir.

Ancak XI. yüzyılda başlayan Selçuklu fetihlerinin ortaya çıkardığı

askeri-siyasal gereksinimlere dayalı olarak yeniden örgütlenen thema sistemi

kapsamında, İslâm ülkelerine komşu askeri-siyasal sınır bölgelerinde askeri

yükümlülükler karşılığında toprak verme ve vergi muafiyeti getirme gibi teşviklerle

asker köylülerin iskân edilmesi ile oluşturulan sınır güvenlik kurumları

işlevindeki akritai ile dağlık geçit bölgelerinin güvenlik-denetiminin sağlanmasını

amaçlayan kleisura adı verilen askeri yapılanmalardan oluşan bir

idarî organizasyon kurulmuştur (Köprülü 1931: 165-313, Ramsay 1960,

Stewig 1970: 92, Honigmann 1970: 40-91, Levtchenko 1975: 161-163,

202-203, 336-337, Ostrogorsky 1995: 89-92, Ortaylı 2000: 32-34).

bilig, Kış / 2006, sayı 36

204

Buradan hareketle, Anadolu’da Bizans dönemi idare coğrafyasının mekânsal-

işlevsel kurgusu üzerinde Roma dönemi idarî birim organizasyonları mirası

ile dönemin askeri-siyasal dinamiklerinin ve ekonomik koşullarının etkin

olduğu söylenebilir. Ancak burada gözardı edilmemesi gereken husus, dağ

kitleleri, vadi zincirleri ve kıyı alanları olmak üzere birbirinden bağımsız birimlerden

oluşan Anadolu’nun kendine özgü coğrafi koşullarının; yukarıda açıklanan

Bizans döneminin idarî birim organizasyonlarını biçimlendirdiği gibi Selçuklu

idare sisteminin mekânsal altyapısını oluşturan idarî birimlerin de potansiyel

etki-yetki sınırlarını da biçimlendirdiğidir (Harita 1, Harita 2, Harita 3).

Nitekim Bizans döneminde Anatolikon Theması adı altında askerî-idarî birim

olarak örgütlenmiş yüksek dağ silsileleriyle çevrilmiş Orta Anadolu platosunun,

Selçuklu döneminde Anadolu Eyaleti olarak ya da Ereğli, Ermenek,

Larende, Mut, Gülnar ve Silifke yörelerini kapsayan Isauria ya da Cilicia

Tracheia/Dağlık Kilikya Theması topraklarının Selçuklu döneminde

Kamerüddin İli adı altında örgütlendiğine ilişkin kayıtlar, Anadolu’nun değişmeyen

özgün coğrafi koşullarının idarî birim organizasyonları kurgusu

üzerinde etkinliğini göstermesi bakımından dikkat çekicidir (Ibn Bibi 1941:

43, Ibn Bibi 1996: II/202, Anonim Selçuk-Nâme 1952: 41, Müneccimbaşı

2001: 49, Kaymaz 1970: 99, Akdağ 1995: 69, Turan 1988: 164-165, Darkot

1961: 35-46, Darkot 1966: 31-41).

3. Selçuklu İdari Birim Organizasyonları Kurgusu

Yukarıda açıklanan tarihsel arka plân kapsamında Selçuklu idarî birim organizasyonları

idare sistemi açısından değerlendirilirse; ancak XIII. yüzyıldan

itibaren kurumsallaşma ve örgütlenme sürecini tamamlayabilen Selçukluların,

diğer ortaçağ devletlerinden ya da Danişmendliler gibi Anadolu-Türk

feodal devletlerinden farklı olarak, Anadolu’da devraldıkları askeri nitelikli

thema adı verilen idarî birim organizasyonlarına dayanan Bizans idarî coğrafyası

alt yapısı üzerinde, Orta Asya-Türk ve İran-İslâm devlet geleneklerinden

gelen ülke topraklarının hanedan üyeleri arasında paylaşımına dayanan

ülüş sistemi ve İslâmî iktâ sisteminin sentezi niteliğinde bir idare sistemi kurdukları

söylenebilir (Köprülü 1331: 193-232; Tönük 1945: 52, Turan 1948:

549-574, Turan 1988a: 951-959, Pehlivanoğlu 1959: 45, Sencer 1969: 18-

25, Ülken 1973: 1-62, Ashtor 1976: 213-214, Tezel 1977: 3-30, Cahen

1955-1956: 348-358, Cahen 1986: 1088-1091, Cahen 1994: 176-190,

Cahen 2001: 100-111, Yazıcıoğlu 1983: 72-95, Uzunçarşılı 1988: 113-117,

Merçil 1997: 175-176, Ortaylı 2000: 155-166, Yerasimos 2000: 122).

Bu idare sisteminin yansımaları olarak, Selçuklu egemenlik coğrafyasının

doğrudan Sultan veya Divan Dairesi’ne/merkezi idareye bağlı olarak melikler

veya subaşı adı verilen askeri ya da şahne adı verilen ve genellikle Ahilerden

seçilen sivil valiler tarafından yönetilen idarî birimleri; idare merkezi niteliğinÖzcan,

Anadolu’da Selç. Dön. İdare Sist. Mekân. Örg.: Selç. İdarî Birim Organ. (ve Evrimi)

205

de bir kentin bulunduğu vilayet ya da eyaletler ve tâbi kasabalar, beldeler,

kaleler ya da karahisarlar ve köylerden oluşan tüm mülkiyet ve iktâ hakları

dahil olmak üzere, özerk ya da federal idarî birimlerden oluştuğu anlaşılmaktadır

(Ibn Bibi 1996: I/59, 426, Köprülü 1331: 193-232, Price 1956: 32-33,

Sümer 1962: 221, Kaymaz 1964: 114, Turan 1970: 254, Ashtor 1976: 213-

214, Togan 1981: 211; Baykara 1985: 49-60, Baykara 2000: 177-185,

Gordlevski 1988: 249-269, Cahen 1994: 235-242, Cahen 2001: 112-122,

Akdağ 1995: 48-49, Ortaylı 2000: 166).

Selçuklu idarî birim organizasyonları idare biçimi ve mekanizması açısından

“tabiîyet” ve “bağımsızlık” olarak iki farklı dönemde değerlendirilebilir. Buna

göre; II. Kılıç Aslan dönemine dek (1155-1196) Anadolu Selçuklu sultanlarının

kendi adlarına para bastırmamaları Büyük Selçuklu Devleti’ne tâbi bir

devlet olduklarını düşündürdüğü gibi, I. Alâaddin Keykubad dönemine dek

(1220-1237) Selçuklu meliklerinin hemen hepsinin bir egemenlik işareti olarak

kendi adlarına para ya da sikke bastırdıkları, hutbe okuttukları, devlet

işleri ve ikâmetgâh için saray ya da devlethâneler yaptırdıklarına ilişkin kayıtlara

dayanılarak, Selçuklu idarî birimlerinde meliklerin tamamen özerk ya da

muhtar statüde bir idare mekanizması kurdukları söylenebilir (Hinrichs 1991:

31-34, Artuk 1960: 221, Sağlam 1960: 203, Koca 1994: 149-161, Koca

1995: 62-63, Taneri 1966: 142-144, Köymen 1988a: 1359-1373, Oral

1953: 501-502).

Ancak II. Kılıç Aslan’dan sonra aralıkla iki kez sultan olan I. Gıyaseddin

Keyhüsrev (1192-1196; 1205-1211), II. Kılıç Aslan dönemine tarihlenen

özerk ya da muhtariyet statülü meliklik uygulamasının yarattığı siyasal belirsizlik

ve karışıklıklara dayalı olarak, büyük oğul İzzeddin Keykavus’u Malatya

ve Harput, ortanca oğul Alâaddin Keykubad’ı Tokat ile birlikte tüm

Danişmend-İli’ne melik olarak atamakla birlikte*, meliklerin yetkilerini sınırlandırılmış

ve meliklere bulundukları vilayetlerde sadece Sultan adına idare

yetkisi verilerek, kendi adlarına hutbe okutmaları ya da sikke bastırmaları

veya komşu devletlerle savaş/barış yapmaları gibi yetkileri kaldırılmıştır

(Artuk 1980: 266, Cahen 1955-1956: 354, Kaymaz 1964: 131-132).

Aynı çerçevede; idarî birimlerdeki subaşı ya da şahne adı verilen yöneticilere

de görevlerinin kapsamı ve önemi ne olursa olsun, hiçbir zaman uzun sürelerle

aynı idarî birim yönetiminde bırakılmamış ve sahip oldukları iktâları da

hiçbir şekilde miras da dahil olmak üzere, ailelerine devretme hakkı verilmemiştir.

* Sultan I. Gıyaseddin Keyhüsrev çocuk yaştaki küçük oğul Keyferidun’a meliklik vermemiş ve Alâaddin

Keykubad emrine bıraktığı Danişmend İli’ne tâbi Koyulhisar kentine göndermiştir (Turan 1971: 293-294).

bilig, Kış / 2006, sayı 36

206

I. Alâaddin Keykubad’ın Selçuklu tahtına çıkmasından sonra ise meliklik

sistemi ya da mülk veya gelirleri kapsayan büyük ve uzun süreli iktâlar verilmesi

biçiminde örgütlenen idarî birim uygulaması, tamamen kaldırılmış ve

tüm idarî birimler doğrudan merkeze bağlı eş statülü otonomiler haline getirilirken,

fethedilen ülke meliklerine ya da askeri hizmetler karşılığı devlet yöneticilerine

verilen iktâlar biçimindeki idarî birimler de zaman-mekân kapsamında

sürekli değiştirilmiştir (Kaymaz 1964: 91-156, Cahen 1994: 232-244,

Cahen 2001: 146-156, Uyumaz 2001: 121-130).

Nitekim dönemin vakayinâmelerinde Akşehir yöresinin önce Alâiyye kalesinin

teslimi karşılığında Kyr Fard’a/1221, sonra Erzincan’ın teslimi karşılığında

Mengücek sultanı Davud Şah’a/1225 iktâ olarak verilmesi gibi kayıtlardan

(Ibn Bibi 1941: 57, 137, Ibn Bibi 1996: I/266, 367, Müneccimbaşı 2001: 61,

69-70), Sultan I. Alâaddin Keykubad döneminde yeniden organize edilen

idare sistemi ve idarî birim organizasyonlarının zaman/mekân kapsamındaki

değişimi izlenebilmektedir.

Dolayısıyla Selçuklu egemenliğindeki idarî birimler; Sultan I. Alâaddin

Keykubad döneminde Selçukluların İlhanlı egemenliğine girdiği döneme dek

- askeri ve stratejik öneme sahip Uc bölgeleri idaresinin Türkmen ailelerine

verilmesi dışında - doğrudan Sultan’a ya da merkezi idareye tâbi olarak yönetilmiştir.

4. Selçuklu İdari Birim Organizasyonlarının Evrimi

Araştırma kapsamında Selçuklu idare sisteminin mekânsal bileşeni olarak

tanımlanan idarî birim organizasyonlarının, Anadolu’nun Bizans-Selçuklu

değişken mekânsal ve askeri-siyasal atmosferinde içsel ve dışsal etkenlere

dayalı olarak evriminin;

• Sistemin kuruluşu: ilk kuruluş ve varolma mücadelesi,

• Sisteminin gelişmesi: siyasal birlik ve örgütlenme,

• Sistemin kurumsallaşması: yükselme ve merkezileşme,

• Sistemin çözülmesi: gerileme ve çöküş olmak üzere başlıca dört dönemde

irdelenmesi öngörülmüştür.

4.1. Sistemin Kuruluş Dönemi: İlk Kuruluş ve Varolma

Mücadelesi (1075-1155)

Anadolu’da Selçukluların varolma mücadeleleri içinde geçen bu dönemde

idarî birim organizasyonlarına ilişkin tek kayıt (Urfalı Mateos 1962: 312-313,

Khoniates 1995: 79-80, Ibn Bibi 1996: I/13, Kinnamos 2001: 145, Kesik

2003: 114-115); Sultan I. İzzeddin Mesud’un Selçuklu egemenliğindeki Anadolu

topraklarını 1155 yılında Konya ve Aksaray büyük oğul II. Kılıç Aslan’a,

Özcan, Anadolu’da Selç. Dön. İdare Sist. Mekân. Örg.: Selç. İdarî Birim Organ. (ve Evrimi)

207

Ankara, Çankırı ve Kastamonu küçük oğul Şehinşah’a, Amasya ve Niksar

yöresi damad Emir Nizameddin Yağıbasan’a, Kayseri ve Sivas Danişmendli

soyundan Emir Nasıreddin’e ve Malatya’yı Emir Nasıreddin’in kardeşine

olmak üzere merkezi idareye tabi beş idarî birim ya da bölgeye ayırmış olduğudur

(Harita 4).

Anadolu’da Selçuklu idare sistemi kapsamında, Selçuklu hanedan üyeleri

yönetiminde örgütlendiği anlaşılan idarî birimler, Bizans egemenliğinden

devralınan idarî coğrafya kapsamında değerlendirilirse;

• Ankara merkezli Çankırı-Kastamonu yörelerini kapsayan ve Bizans sınırlarına

dek uzanan Kuzey Uc idarî bölgesi sınırlarının Bukelleraion-

Paphlagonia themaları,

• Konya merkezli Konya-Aksaray yörelerini kapsayan Anadolu ya da Rûm

idarî birimi sınırlarının Anatolikon Theması,

• Amasya merkez olmak üzere Yeşilırmak havzasını kapsayan ve Trabzon-

Samsun-Sinop Rum İmparatorluğu sınırındaki kuzeydoğu Anadolu Uc

idarî birimi sını______rlarının Armeniakon Theması,

• Kayseri ve Sivas yörelerini kapsayan Danişmend İli idarî birim sınırlarının

Kharsianon-Sebasteia themaları ve Malatya ve Maraş bölgelerini kapsayan

Kilikya Ermeni Krallığı ile sınır oluşturan güney Anadolu Uc idarî birimi

sınırlarının Melitene Theması gibi Bizans dönemi idarî birim sınırlarını

karşıladığı görülmektedir (Harita 1 ve Harita 3).

Bu tespitler, Selçuklu idare sistemi ve idarî birimlerinin mekânsal-işlevsel

örgütlenmesinde, Orta Asya Türk hakan geleneğine dayanan ülüş sistemi ve

Anadolu’da devralınan Bizans idare coğrafyasının etkisini göstermesi bakımından

dikkat çekici olarak değerlendirilmektedir.

4.2. Sistemin Gelişmesi: Siyasal Birlik ve Örgütlenme Dönemi

(1155-1220)

Sultan I. İzzeddin Mesud sonrasında başlayan bu döneme dair Ilgın yakınlarında

bulunan bir kitabeden (Artuk 1960: 219-220), Sultan II. Kılıç Aslan’ın

Orta Asya-Türk Hakan geleneğine uygun olarak 1180-1 yılında Selçuklu

ülkesini onbir oğlu arasında özerk statülü idarî birimlere ayrıldığı anlaşılmaktadır.

Bu noktada, Selçuklu dönemi vakâyî-nâmelerine dayanılarak Selçuklu idarî

birimlerinin mekânsal çerçevesi ya da etki-yetki alanları tanımlanırsa (Müneccimbaşı

1935: 20; Müneccimbaşı 2001: 25-27, Ibn Bibi 1941: 24, Ibn

Bibi 1996: I/41, Aksarayî 1943: 127, Aksarayî 2000: 23, Cenâbî 2000: 242);

1180-1 yılında Sultan II. Kılıç Aslan’ın ülkesini; Tokat’ı Rükneddin

Süleymanşah, Ankara’yı Muhiddin Mesud, Malatya’yı Muizeddin Kayserşah,

bilig, Kış / 2006, sayı 36

208

Elbistan’ı Mugiseddin Tuğrulşah, Kayseri’yi Nureddin Sultanşah, Sivas ve

Aksaray’ı Kutbeddin Melikşah, Amasya’yı Nizameddin Argunşah, Niksar ve

Koyulhisar’ı Nasreddin Berkyarukşah, Ereğli’yi Sencerşah, Niğde’yi Aslanşah

ve Uluborlu’yu Gıyaseddin Keyhüsrev idaresinde olmak ve her bir oğul siyasal

boyutta başkent Konya yönetimine tâbi olmak üzere, özerk ya da muhtar

bir idare sistemi içinde hüküm sürdükleri onbir eyalet ya da meliklik merkezine

ayırdığı anlaşılmaktadır (Harita 5).

Burada, Sultan II. Kılıç Aslan’ın Selçuklu topraklarını oğulları arasında özerk

statülü idarî birimlere ayırması, Orta Asya Türk Hakan geleneğindeki ülüş

sistemi geleneğinin Anadolu’ya taşınmış mirası olarak dikkat çekicidir.

Sultan II. Kılıç Aslan döneminde idarî birim organizasyonlarına dair askeristratejik-

siyasal boyutta en önemli gelişme; Sultan II. Kılıç Aslan’ın savunma

ve güvenlik politikalarının dayalı olarak Uc eyaletleri yönetiminin geniş yetkilerle

hanedan üyesi melikler emrine bırakmasıdır. Buna göre, Selçuklu-

Bizans Uc bölgesi Uluborlu merkez olmak üzere melik Gıyaseddin Keyhüsrev

ve Kilikya Ermeni Krallığı ile Antakya Haçlı Latin Prensliği sınırındaki Uc

eyaleti de Niğde merkez olmak üzere melik Arslanşah yönetiminde örgütlenmesidir

(Müneccimbaşı 1935: 20, Müneccimbaşı 2001: 25-27, Ibn Bibi

1941: 24, Ibn Bibi 1996: I/41, Aksarayî 1943: 127, Aksarayî 2000: 23, Neşrî

1987: 32-33, Cenâbî 2000: 242).

Sultan II. Kılıç Aslan sonrasında idarî birim organizasyonlarına ilişkin kayıt ise

1192-1196 ve 1205-1211 olmak üzere aralıkla iki defa tahta çıkan Sultan I.

Gıyâseddin Keyhüsrev’in ikinci saltanat dönemine tarihlenmektedir. Bu dönemde

Selçuklu egemenliğindeki Anadolu toprakları dönemin farklı kültürelpolitik-

dinsel yapılanma merkezleri kapsamında; melik İzzeddin Keykâvus

Malatya merkezli ve melik Alâaddin Keykubad Tokat merkezli olmak üzere

sultanın iki oğlu arasında sadece sultan adına idare yetkisine sahip idare

bölgelere ayrılırken, Tunguzlu, Honaz ve Menderes vadisini kapsayan Hıristiyan

nüfusun yoğun olduğu Bizans-Selçuk Uc bölgeleri de Sultan Gıyâseddin

Keyhüsrev’in Hıristiyan-Bizans hanedanından gelen kayınpederi Manuel

Mavrozomes’e bırakılmıştır (Müneccimbaşı 1935: 26-27, Müneccimbaşı

2001: 36-41, Ibn Bibi 1941: 43, Ibn Bibi 1996: I/110, Turan 1971: 281,

Bayram 1987: 30-36, Bayram 1994: 79-92, Bayram 2001: 66).

Burada idare sistemi ve idarî birimler açısından dikkat çekici iki nokta; Sultan

I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in potansiyel saltanat adayları olan iki oğlu İzzeddin

Keykavus ve Alâaddin Keykubad’ı meliklik bölgeleri olarak Selçuklu Anadolu’sunun

İran-İslâm kültürü ve Orta Asya Türk gelenekleri etkisinde biçimlenen

iki farklı dini ve politik odak noktasını oluşturan Malatya ve Tokat kentlerine

göndermiş olması ve Selçuklu tarihinde - istisnâî olarak - askeristratejik

öneme sahip Tunguzlu-Honaz ve Uluborlu yörelerini kapsayan BiÖzcan,

Anadolu’da Selç. Dön. İdare Sist. Mekân. Örg.: Selç. İdarî Birim Organ. (ve Evrimi)

209

zans-Selçuklu Uc bölgeleri idaresinin dönemin siyasal-ekonomik politikaları

gereğince ilk kez hanedana mensup melikler ya da bir Türkmen ailesi yerine

Bizans soyundan bir melike bırakılmasıdır (Harita 6).

Yukarıda açıklanan Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev’in idarî tasarrufları,

sözkonusu dönemde Selçuklu idare sistemi ve idarî birim organizasyonları

üzerinde Anadolu’nun farklı dini/etnik yapılanmalarının ve askeri-stratejik

koşullarının etkili olduğunu düşündürmektedir.

Sultan I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in ölümünden sonra Malatya meliki İzzeddin

Keykavus ile Tokat meliki I. Alâaddin Keykubad arasında başlayan siyasal

otorite ya da saltanat mücadelesi sonunda I. İzzeddin Keykavus’un Selçuklu

sultanı olmasıyla başlayan süreçte, Ortaçağ İslâm devletlerinde sahil bölgelerini

sugûr/uc olarak adlandırma ve askeri valiler emrinde yönetme geleneğine

uygun olarak (Udovitch 1977: 144-145), Akdeniz kıyısında Antalya, Karadeniz

kıyısında Sinop merkez olmak üzere subaşı ya da geç dönemlerde

emirü’s sevâhil ya da melikü’l sevâhil adı verilen emir ya da beylerin yönetiminde

“Sahil Bölgeleri Emirlikleri” adı altında iki idarî birim kurulmuştur

(Müneccimbaşı 1935: 30-32, Müneccimbaşı 2001: 42-46, Ibn Bibi 1996:

I/134-161, Ibn Bibi 1941: 49-57, Köprülü 1931: 206-207, Uzunçarşılı 1988:

120, Koca 1997: 29-38).

Bu noktada, Selçuklu döneminde örgütlenen “Sahil Bölgeleri Emirlikleri”,

idarî birim sınırları ve idare biçimi açısından, Bizans egemenliğinden devralınan

idare coğrafyası kapsamında irdelenirse, Bizans döneminde Attaleia

(Antalya) merkezli olarak örgütlenen deniz themaları idarî birim sınırları ve

örgütlenme biçimi ile benzerlikler göstermesi (Ostrogorsky 1995: 122-123,

177), Bizans idare coğrafyasının Selçuklu idarî coğrafyasının yapılanması

üzerindeki etkilerini göstermesi bakımından dikkat çekici olarak değerlendirilmektedir.

4.3. Sistemin Kurumsallaşması: Yükselme ve Merkezileşme

Dönemi (1220-1237)

I. Alâaddin Keykubad saltanatını kapsayan bu dönemde, Anadolu’da dağılmış

Mengücek-Oğulları, Artuk-Oğulları ve Saltuk-Oğulları gibi Türk feodaliteleri

egemenlik altına alınarak, Erzincan Melikliği, Artuk İli ve Saltuk İli adı

altında idarî birimler örgütlenirken, idare sistemi ve idarî birimlerin yönetimi

konularında radikal değişiklikler yapıldığı anlaşılmaktadır (Harita 3).

Nitekim Sultan I. Alâaddin Keykubad, II. Kılıç Aslan döneminde ülke topraklarının

İran Türk-İslâm devlet geleneğinden gelen büyük iktâlar halinde tamamen

özerk statüde hüküm süren melikliklere paylaştırılması uygulamasının

Anadolu’da çok parçalı bir idare sistemini ortaya çıkarması ve melikler

arasında başlayan egemenlik ve saltanat mücadelelerinin Selçuklu Devleti’ni

bilig, Kış / 2006, sayı 36

210

siyasal bölünme tehdidi ile karşı karşıya getirmesi gibi geçmişin kötü deneyimlerini

dikkate alarak, ülke içinde merkezi idare otorite ve egemenliğinin

kurulmasına yönelik olarak idare sistemini ve idarî birimleri yeniden organize

etmiştir (Kaymaz 1970: 30, Köymen 1988: 1542-1543, Köprülü 1984: 188).

Bu kapsamda; Sultan I. Alâaddin Keykubad oğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrev’i

melik olarak atadığı Erzincan, Kemah ve Şebinkarahisar yörelerini kapsayan

Erzincan Melikliği dışında, ülke topraklarının muhtar statüde meliklik ya da

büyük iktâlar halinde dağıtılması biçiminde örgütlenmiş idarî birim uygulamasını

kaldırmıştır (Turan 1988: 8, Kaymaz 1967: 23-27, Köymen 1988:

1540-1545, Jansky 1950: 117-126). Buna göre, Selçuklu ülkesinde belli

askeri görevler ve hizmetler karşılığı ya da siyasal-askeri politika ve stratejiler

gerekliliğince hanedan veya önemli devlet görevlileri ya da fethedilen ülke

meliklerine tamamen ulusal stratejiler kapsamında kısa sürelerle, belirli miktarda

asker beslemek koşulu ve toprak gelirlerini kapsamak üzere askeri nitelikli

iktâlar niteliğindeki idarî birimlerden oluşan bir idare sistemi kurmuştur.

Dönemin vakâyî-nâmelerinden; Sultan I. Alâaddin Keykubad döneminde

Alâiyye fethi sonrasında kaleyi teslim etmeyi kabul eden Bizans tekfuru Kyr

Fard’a Akşehir eyaleti ile 5 köyün mülkiyetinin bağışlandığı/1221, Erzincan

eyaletinin teslim edilmesine karşılık Akşehir ve Ab-ı Germ eyaletlerinin

Mengücekli sultanı Alâaddin Davudşah’a iktâ olarak verildiği/1225, emirlerden

Kemaleddin Kâmyar’a Kars yöresinin iktâ edildiği, Yassı Çimen savaşında

Selçuklulara yardım eden Eyyübî Meliki Eşref ve kardeşine vergiden muaf

olarak Aksaray ve Eyüphisar eyaletlerinin verildiği ve yine aynı savaşta büyük

yararlılık gösteren Kayı boyundan Ertuğrul Gazi’ye Bizans sınırındaki

Karacadağ yörelerinin yaylak/kışlak olarak verildiği, Moğol istilasından kaçarak

Sultana sığınan Harezm emirlerinden Kayır Han’a Erzincan, Bereke

Han’a Amasya, Emir Güçlü Sengüm’e Lârende ve Emir Yılanlı Boğa’ya

Niğde gibi askerî-stratejik öneme sahip Uc bölgelerinin iktâ edildiği anlaşılmaktadır

(Ibn Bibi 1941: 57, 109, 137, 161, 173, Ibn Bibi 1996: I/266, 290,

367, 413, 433, 434, Müneccimbaşı 2001: 61, 74).

Bu dönemde idarî birim organizasyonları açısından dikkat çekici gelişme;

Akdeniz sahillerindeki Sultan I. İzzeddin Keykavus döneminde örgütlenen

Güney Sahilleri Komutanlığı’nın, Kalonoros (Alâiyye), Alara, Magfa (Manavgat),

Andusanc (?), Anamorium (Anamur), Aydos (?), Şebeh (?), Senkine (?),

Yengibe (?), Seleukeia (Silifke) bölgelerini kapsayan Roma ve Bizans dönemi

Isaura Theması topraklarının subaşı Mübarezeddin Ertokuş yönetiminde

Kamerüddin İli adı altında idarî birim olarak yeniden örgütlenmesidir (Ibn

Bibi, 1941: 131, Ibn Bibi, 1996: I/354, Simbat, 1946: 80-81, Tekindağ,

1949: 29-34, Müneccimbaşı, 2001: 68, Uyumaz, 2003: 30-34).

Özcan, Anadolu’da Selç. Dön. İdare Sist. Mekân. Örg.: Selç. İdarî Birim Organ. (ve Evrimi)

211

Bir başka dikkat çekici gelişme ise Orta Asya Türk hakan geleneği mirası

kapsamında, Makri/Fethiye-Tunguzlu-Honaz-Karahisar-ı Sahip-Kütahya-

Eskişehir-Ankara-Çankırı-Kastamonu-Sinop hattı boyunca uzanan ve sürekli

yinelenen karşılıklı akın/fetihlere dayalı olarak siyasal-yönetsel değişkenlik

gösteren Bizans-Selçuklu sınır bölgelerinin Sağ Kol ve Sol Kol olmak üzere iki

ana bölge halinde örgütlenerek, Emir Seyfeddin Kızıl Bey yönetiminde Ankara

merkezli Güney Uc İdarî Birimi ve Emir Hüsameddin Çoban Bey Kastamonu

merkezli Kuzey Uc İdarî Birimi olmak üzere askeri-siyasal işlevde iki

idarî birime ayrılmasıdır (Ibn Bibi 1941: 57-58, Ibn Bibi 1996: I/159, 237,

Köprülü 1931: 192-193, Kaymaz 1964: 126, Kaymaz 1970: 98-106, Akdağ

1985: 80-90, Turan 1995: 59, Turan 1989: 1-6).

Aynı dönemde Memlûklar-Selçuklular arasında sıklıkla el değiştiren, sosyalkültürel

ve siyasal-yönetsel yapılanmalar açısından Arap-İslâm kültürünün

etkin olduğu Amid/Diyarbakır merkez olmak üzere Kâhta, Çemişgezek, Hısnı

Mansur/Adıyaman, Urfa, Mardin, Meyyâfârikûn/Silvan kentlerini kapsayan

güneydoğu Anadolu bölgesinin “Amid İdarî Birimi” kurulmuştur (Ibn Bibi

1941: 110-111, Ibn Bibi 1996: I/292, Akdağ 1995: 69).

4.4. Sistemin Çözülmesi: Gerileme ve Çöküş Dönemi (1237-1277)

Bu dönem Orta Asya geleneksel yaşam biçimini koruyan/sürdüren Türkmenlerin

muhalefetine rağmen İran-İslâm kültürü etkisindeki II. Gıyaseddin

Keyhüsrev’in tahta çıkmasıyla başlayan ve Selçuklu idaresi-Türkmen aşiretleri

arasında Babaî İsyanı ile tırmanan gerginlikler, Ahi-Mevlevi çekişmeleri gibi

sosyal-ekonomik-dinsel köken farklılıklarına dayanan çekişmelerin yarattığı

toplumsal-siyasal karışıklıklar, devlet yönetimindeki etkili emirler arasındaki

saltanat ve mevki mücadeleleri ve Moğollara karşı kaybedilen Kösedağ Savaşı

ile Selçukluların İlhanlı egemenliğine girmesi ile sonuçlanan süreci kapsamaktadır.

Bu süreç sonunda,.Selçuklu egemenliğindeki Anadolu toprakları

1259 yılında İlhanlılar tarafından idarî-malî koşullara dayalı olarak Selçuklu

sultanları II. İzzeddin Keykavus ve IV. Rükneddin Kılıç Aslan yönetiminde

olmak üzere İlhanlı tabiiyeti altında iki alt ana bölgeye ayrılmıştır (Harita 7).

Buna göre, Kayseri sınırından Antalya’ya dek uzanan bölge başkent Konya

olmak üzere II. İzzeddin Keykavus, Sivas’tan Sinop-Samsun kıyılarına dek

uzanan bölge ise başkent Tokat olmak üzere Rükneddin Kılıç Aslan yönetimine

bırakılmıştır (Ebü’l Ferec-Ibnü’l İbrî 1941: 39, Aksarayî 1943: 151-152,

Aksarayî 2000: 46, Yuvalı 1994: 584-585, Yuvalı 1994a: 102-103, Akdağ

1995: 93).

Bu dönemde idare sisteminin evrimi açısından dikkat çekici gelişme; Sultan

I. Alâaddin Keykubad döneminde göçebe/yerleşik ve Bizans-Selçuklu ikili

sosyal-kültürel-ekonomik-siyasal dengeler gözetilerek organize edilmiş idare

bilig, Kış / 2006, sayı 36

212

mekanizması ve idarî birim organizasyonlarının çözülmesi ve Sultan I.

Alâaddin Keykubad döneminde kaldırılmış olan büyük topraklar verilmesi

biçimindeki iktâ uygulaması, temlik-nâme ya da mülk-nâme adı altında bağış

ya da satış yoluyla köy, kasaba, kent, hatta bir idarî bölgeyi tüm mülk ve

gelirlerini kapsayacak nitelikte melik, vezir ya da emirlere verilmesi biçiminde

yeniden getirilmiş olmasıdır (Oral 1955: 385-394, Sahillioğlu 1969: 57-65,

Turan 1950: 157-165, Turan 1948: 563-566, Turan 1988: 32-33, Rogers

1976: 86).

Bunun sonucu olarak, Selçuklu idarî birim organizasyonlarının çözüldüğü ve

özellikle Bizans-Selçuklu sınır bölgelerinde kurulmuş Uc eyaletleri başta olmak

üzere Selçuklu idarî birimlerinin bağımsız yönetsel-siyasal yapılanmalar

haline geldiği söylenebilir. Nitekim bir kısım Selçuklu idarî birimleri İlhanlılara

tabi şahne adı verilen askeri valilerin idaresine bırakılırken, bir kısmı da Selçuklu

vezir ya da emirleri gibi etkin devlet görevlilerinin tamamen kendi inisiyatifleri

ile elde ettikleri büyük iktâlardan oluşan bağımsız alt siyasalyönetsel

bölgelere dönüşmüştür (Abu Bakr Ibn Al-Zakî 1972: 41-42,

Aksarayî 1943: 162, Aksarayî 2000: 56, 95, Cahen 1955-56: 356, Aknerli

Grigor 1954: 15-17, Cahen 1994: 296-306, Cahen 2001: 227-233).

Burada neden-sonuç ilişkileri kapsamında Selçuklu idare sisteminin değişim/

dönüşüm sürecinin idarî birimler üzerindeki etkileri açısından dikkat

çekici gelişme; Anadolu’da yaygınlaşan büyük iktâlara dayalı idarî birimlerin

sonraki dönemde, özellikle Uc olarak tanımlanan Bizans-Selçuklu sınır bölgelerinde

ortaya çıkan Türk beyliklerinin potansiyel egemenlik bölgeleri haline

gelmesi ve Anadolu’da çok parçalı siyasal yapının kurulmasına bağlı olarak

Selçuklu idare sisteminin parçalanması ve birbirinden kopuk alt idare sistemleri

kurulması olarak değerlendirilmektedir (Harita 8).

Önce Memlûk sultanı Baybars’ın, sonra İlhanlı sultanlarının yönetime el koyması

ve 1277 yılında İlhanlı egemenliğine karşı başlayan Türkmen isyanları

gibi siyasal gelişmelere dayalı olarak, iktâ ve mirî toprak sistemi gibi Selçuklu

toprak sistemleri kaldırılmış, Anadolu’da tüm kurumsal yapılarıyla tamamen

İlhanlı toprak kullanım ve vergi-bütçe düzenlerinin egemen olduğu ve İlhanlıların

atadığı valilerce idare edilen bir idare sistemi kurulmuştur (Wittek 1931:

161-164, Togan 1931: 1-42, Yaltkaya 1939: 7-16, Kunter 1942: 431-456,

Aksarayî 1943: 180-199, Aksarayî 2000: 77-89, Ibn Bibi 1996: II/179-210,

Hinz 1949: 771-792, Anonim Selçuk-Nâme 1952: 35-40, Turan 1948: 554-

558, Turan 1952: 254, Turan 1995: 96-98, Togan 1953-1954: 33-49,

Spuler 1957: 386-389, Ülken 1973: 47, Yuvalı 1994: 584-585, Yuvalı

1994a: 101-114, 155-156).

Özcan, Anadolu’da Selç. Dön. İdare Sist. Mekân. Örg.: Selç. İdarî Birim Organ. (ve Evrimi)

213

5. Sonuç

Buraya kadar mekânsal-işlevsel kuruluşu ve tarihsel süreçte içsel ve dışsal

dinamiklere dayalı olarak evrimi açıklanan Selçuklu idarî birim organizasyonlarının

işlevsel açıdan Orta Asya ve İran Türk-İslâm devlet geleneklerinin

Anadolu coğrafyasına taşınan yansımaları olarak, Anadolu’da devralınan

Bizans idare coğrafyası mirası üzerinde örgütlendiği anlaşılmaktadır. Burada

mekânsal altyapı açısından temel belirleyici, Anadolu coğrafyasının değişmeyen

özgün koşulları olarak değerlendirilmektedir.

Buradan hareketle, Anadolu’da Selçuklu dönemi idarî birim organizasyonları,

Orta Asya Türk, İran Türk-İslâm ve Bizans idarî birim organizasyonları

açısından değerlendirilirse; Selçuklu döneminde Anadolu topraklarının Bizans

ile sınır oluşturan askeri-stratejik öneme sahip Uc bölgeleri dışında, her

biri mülkiyet hakları ve geliri tamamen kendilerine ait olmak üzere askeri ve

sivil teşkilatlara sahip, kendi adlarına para bastıran, kitabeler yazdıran ve

komşu devletlerle serbestçe askeri ve siyasal ilişkiler kuran Sultan çocukları,

kardeşleri hatta amcaları gibi hanedan üyelerinden oluşan melikler ve askeri

ya da sivil valiler emrinde veya denetiminde idarî birimlere ayrıldığına ve

Selçuklu idarî birimlerinin Bizans dönemi idarî birim sınırlarını karşıladığına

ilişkin tespitler, Selçuklu idare sistemi ve idarî birim organizasyonlarının Orta

Asya ve İran Türk-İslâm idare sistemi ile Bizans egemenliğinden devralınan

idare coğrafyası mirası üzerinde örgütlendiğini göstermektedir.

Bizans-Selçuklu askeri-siyasal sınır bölgeleri ve dış tehditlere açık sahil bölgeleri

ise, Orta Asya Türk ve İran Türk-İslâm devlet geleneklerine dayanan

Hıristiyan devletlere komşu sınır bölgelerini Uc olarak adlandırma ve her bir

Uc bölgesini geniş yetkilerle bir Türkmen ailesinin denetimine verilmesi yoluyla

yönetme geleneğine uygun olarak, Bizans-Selçuklu sınır bölgeleri Kuzey

ve Güney Uc İdarî Birimleri olmak üzere iki bölgeye ayrılırken, Akdeniz ve

Karadeniz kıyılarındaki sahil bölgeleri de Kuzey ve Güney Sahil Komutanlıkları

ya da Emirlikleri adı altında idarî birimler olarak örgütlenmiştir.

Bu noktada; Bizans döneminde Anadolu’nun askeri-siyasal sınır bölgelerinde

örgütlenen akritai adı verilen idarî birim organizasyonları ya da Akdeniz

kıyılarında örgütlenen deniz themalarının varlığı, Selçuklu döneminde askerisiyasal

sınır bölgelerinde örgütlenen Uc bölgeleri ya da Karadeniz ve Akdeniz

kıyılarında örgütlenen Kuzey Sahilleri Komutanlığı ve Güney Sahilleri Komutanlığı

gibi idarî birimler ile karşılaştırılırsa, Bizans idarî birim organizasyonlarını

biçimlendiren askeri-siyasal dinamiklerin, Selçuklu idarî birim organizasyonları

üzerinde de etkin olduğunu düşündürmektedir. Ancak burada idarî

birimlerin mekânsal kurgusu açısından unutulmaması gereken nokta, Anadolu’nun

tarihi topografyasının değişmeyen koşullarının idarî birim birimlerin

potansiyel sınırları ve etki alanları üzerinde belirleyici olduğudur.

bilig, Kış / 2006, sayı 36

214

Anadolu’da Selçuklu döneminde örgütlenen idare sisteminin mekânsal yansımaları

olarak Selçuklu idarî birimleri yönetim biçimi farklılıklarına göre

irdelenirse;

• Doğrudan merkezi idareye ya da Sultan’a bağlı subaşı ya da şâhne adı

verilen askeri veya sivil valiler yönetimindeki idarî birimler,

• Selçuklu sultanları tarafından fethedilen ya da egemenlik altına alınan

komşu ülke yöneticilerine ya da askeri hizmetler karşılığında ve sadece

mülk gelirlerini kapsayan nitelikte sahip ya da emir veya bey gibi yüksek

devlet yöneticilerine verilen geniş iktâlar biçimindeki idarî birimler,

• Selçuklu hanedan üyeleri ya da akrabalarının yönetimine bırakılmış, kuruluş

dönemlerinde özerk ya da muhtar statüde yönetilmekle birlikte, sonraki

dönemlerde doğrudan Sultana bağlı olarak yönetildiği anlaşılan Selçuklu

melikleri emrindeki idarî birimler,

• Askeri-siyasal-stratejik koşullara dayalı olarak örgütlenmiş beylerbeyi ya

da melikü’l ümera adı verilen askeri komutanlar emrinde doğrudan merkeze

bağlı olarak yönetilen Uc bölgeleri olmak üzere yönetsel farklılıklar

gösterdiği anlaşılmaktadır.

Selçuklu Devleti’nin kuruluş ve varolma mücadelesi döneminde geniş ve

büyük iktâlara dayanan meliklik sisteminin, Selçuklu Devleti’nin en geniş

sınırlarına ulaştığı ve merkezi idare kurumlarının yapılanma sürecini tamamladığı

yükselme ve merkezileşme olarak tanımlanan I. Alâaddin Keykubad

dönemi sonunda, Moğol istilası tehdidi gibi askeri-siyasal koşullara dayalı

olarak kaldırıldığı ve idarî birimlerin doğrudan merkezi idare ya da Sultan’ın

Divan Dairesi’ne bağlandığı görülmektedir.

Bu süreci takiben Sultan II. Gıyaseddin Keyhüsrev dönemi ile başlayan gerileme

ve çöküş döneminde, farklı dinsel/etnik unsurlardan oluşan Selçuklu

toplum yapısındaki çatışmalar ve çekişmeler gibi içsel faktörler ile Selçuklu

Devleti’nin İlhanlı egemenliğine girmesi ile Selçuklu idare sisteminin kaldırılması

ve İlhanlı idarî kurumlarının egemen olması gibi dışşal faktörlere dayalı

olarak Selçuklu idarî birim organizasyonları İlhanlı yönetimine tabi feodal

yapılanmalara dönüşmüştür.

Hiç yorum yok: