Fotoğraflar
Melik Gazi Camii adıyla da anılan Niksar Ulu Camii, kitabesiz olmasına rağmen sözlü geleneğin verilerine göre 540 (1145) yılına tarihlendirilmektedir. Nizameddin Yağıbasan’ın saltanatı sırasında (1145-1164) ve bizzat onun tarafından yaptırılmış olması gereken camiyi, Çepnizade Hasan Bey adında bir kişinin inşa ettirdiği yolunda mahalli bir rivayet de vardır. Niksar Ulu Camii’nin derinliğine gelişen dikdörtgen planlı harimini sınırlayan duvarlar moloz taşlarla inşa edilmiş, düzensiz örgü köşelerde iri boyutlu devşirme boklarla donatılmıştır. Harim enine beş, derinliğine yedi tane olmak üzere toplam otuzbeş adet değişken boyutlu, bağımsız örtü sistemine sahiptir. Bu mekan birimlerinin köşelerinde yükselen kesme taş payelere sivri kemerler oturmakta, bunlar mihrabın önünde ve harimin ortasında pandantifli kubbeleri, diğer yerlerde ise çapraz tonozları taşımaktadır. Mihrap önü kubbesi dışarıdan onikigen kasnaklı piramit şeklinde bir külahla örtülmüş, harimin merkezindeki kubbenin altında maksure veya hünkar mahfili niteliğinde bir seki meydana getirilmiştir. Muhtemelen bu mahfilin varlığından ötürü kuzey cephesindeki abidevi taçkapı eksenden batıya doğru kaydırılmıştır.Öte yandan batı duvarına tali bir giriş açılmıştır. İki kubbe dışında aslında düz toprak damla örtülü olduğu anlaşılan cami, günümüzde kiremit örtülü bir ahşap çatı altına alınmış bulunmaktadır. Kuzey cephesinde, yanlardan duvarlarla kapatılmış olan, ahşap direkli sundurma niteliğinde bir son cemaat yerinin varlığı dikkati çekmektedir. Caminin batı cephesine bitişik olan minare kesme taştan, sekizgen prizma biçiminde bir kaideye oturmakta, pabuç kısmından itibaren tuğla örgülü daire kesitli olarak devam etmektedir. İkisi de abidevi boyutlarda ve bir üslup birliği içinde tasarlanmış bulunan taçkapı ile mihrapta görülen alçak kabartma geometrik ve nebati süslemeler, dönemin ilginç mimari bezemeleri olarak değerlendirilebilir. Niksar Ulu Camii, Anadolu Türk mimarisinde çok destekli, ahşap çatılı eski tip cami tasarımının gelişmesi sonucunda ortaya çıkan ve XIV. Yüzyılın sonlarında Bursa Ulu Camii ile en parlak örneğini veren, bağımsız örtü unsurları ile donatılmış çok mekanlı cami tasarımının en erken uygulamalarından birini teşkil etmektedir. Ayrıca sundurma düzeyinde de olsa son cemaat yerinin varlığı bu yapıyı bir takım müstakbel gelişmelerin öncüsü haline getirmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder