Fotoğraflar
Sivas Ulu Camii’nin 1955 onarımı sırasında toprak hafriyatında bulunan kitabelerinden birinde Selçuklu sultanı II.Kılıçarslan’ın oğlu Sivas meliki Kutbüddin Melikşah zamanında Kızılarslan b.İbrahim tarafından 1197 yılında inşa ettirildiği belirtilmektedir. Ancak erken dönem Anadolu Türk Mimarisi uzmanları, mimari özelliklerinden hareketle caminin ri Danişmendliler tarafından XII. Yüzyılın daha erken bir diliminde yapıldığını kabul etmektedirler.İtinalı bir kesme taş işçiliği gösteren yapıda enine dikdörtgen planlı harim kısmı, mihrap duvarına dik uzanan onbir neften meydana gelir.Kalın payelere oturan geniş sivri kemerler bu nefleri ayırmakta ve ahşap kirişli düz toprak damı taşımaktadır. Harimin kuzey yönünde aynı ende, yatık dikdörtgen planlı, üç girişle donatılmış bir avlu yer alır. Harimin giriş cephesinde bulunan iki küçük mihrap, ayrıca yine bu cephenin önünde lın bir araştırmacıların vaktiyle tesbit ettiği kemer ayakları, günümüzdeki ahşap direkli muhdes sundurmanın yerinde aslında payeli ve kemerli taçkapıda son derece yalın bir tasarıma gidildiği, süsleme olarak kilit taşındaki rozet kabartması ile yetinildiği görülmektedir. Aynı yalınlığın hakim olduğu iç mekanda bazı payelerle kemerlerekondurulmuş rozetlerden başka herhangi bir süslemeye rastlanmamaktadır. Buna karşılık 1955’te bulunan ikinci kitabeden 1213 yılında Yusuf adında bir şahıs tarafından yapıya eklendiği anlaşılan harimin güney doğu köşesindeki tuğla örgülü minare, Anadolu öncesi Türk mimarisinin geleneklerini sürdüren ilginç süslemeleriyle dikkati çekmektedir. Sivas Ulu Camii, gerek tasarımındaki basitliğe rağmen ahenkli oranları ve yalınlığı ile insanı etkileyen harim mekanı açısından, gerekse Anadolu’daki en erken tarihli avlu ve son cemaat yeri uygulamalarından birine sahip olması bakımından mimari tarihimizde önemli bir yere sahiptir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder